Clara and Mr. Tiffany / Susan Vreeland..

Clara and Mr. Tiffany, çok keyifli ve okuması kolay bir roman. Hoş biraz geç oldu benim için ama, en sonuna geldiğimde aslında hikayenin; karakterler bağlamında gerçek olduğunu öğrendim. Zira yazar, adı geçen kişileri içeren tüm belge ve dokümanlara erişmiş ve sahip oldukları üzerinden boşlukları doldurarak hikayeyi kurgulamış.
Bence romanın tek kötü yanı, çok fazla detaya girerek, bir sanat olarak cam işçiliğine-zanaatına dair ayrıntıları uzun uzadiye anlatması. Kendime bir Madam Bovary, bir Vadideki Zambak okuyor gibi hissettim. Tabii 2000lerin bir eserinin edebiyat klasiklerine, betimlemeler anlamında da olsa benzetilmesi çok özel ancak, beni biraz sıktılar. Klasiklerde de bir yere kadar zevkli okuyor ancak altı sayfa kaldırım taşları anlatılınca, utanarak söylüyorum ancak bazen geçiyordum ama Clara'da oldukça sıkıldım. Belki ben, cam işçiliğine uzağım diyedir ama her romanda da her şeye yakın olamayız ki :)
Diyeceğim o ki, sıcak yaz günlerinde 1800lerin sonu ile 1900lerin başında New York'ta, daha bisiklete tekerlek denen, metronun yeni açıldığı, gökdelenlere uzay üssü gibi yaklaşılan bir dönemde yaşayan oldukça cesur, ayakları yere basan, ekonomik özgürlüğü elinde olan (belki de olanların ilklerinden) bir kadının yaşamından bir kesiti, aşk-iş döngüsünü okumak isterseniz Clara ve Mr. Tiffany'i önerebilirim.
Not 1: (Meraklısına) Evet Mr. Tiffany, şu ünlü Tiffany mücevherlerinin asıl sahibinin oğullarından biri. Ancak mücevheratla değil, lüks cam işçiliği ile ilgili olanı :)
Not 2: romanın, benim için en keyifli kırıntısı; (benim gibi kestane delileri için belki de) Clara'nın soğuk-karlı bir kış günü, metro çıkışı ızgarada pişirilmiş kestanelerden bir külah alması idi :)